12/17/21
5 Minute
Ankara’nın tarihi atmosferinin en yoğun olduğu bölgelerinden birinde iki tarihi binaya yerleşmiş olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Türkiye topraklarının zengin kültürel mirasını yansıtan koleksiyonuyla dünyanın en dikkat çekici müzelerinden biri. 1921’de kurulan ve faaliyette olduğu yıllar boyunca birçok prestijli müzecilik ödülüne layık görülen müze, geride bıraktığımız 2021 yılıyla birlikte 100 yaşını dolduruyor. Biz de Paleolotik Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne uzanan bir kronolojide Anadolu’dan gelip geçmiş medeniyetlerin dünyaya bıraktığı görülmeye değer izleri bünyesinde barındıran bu etkileyici müzenin 7 önemli eserini sizlere tanıtmak istedik. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne yapacağınız bir ziyarette göreceklerinizin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturan bu parçalara gelin birlikte bir göz atalım.
Anadolu’da bulunan tek tunç tablet olan eser, 1986 yılında Boğazköy kazılarından çıkarılmış. Asur çivi yazısı kullanılan tablet MÖ 1235 yılında Hitit Krallığı ile Tarhuntaşşa Ülkesi Krallığı arasında yapılmış bir antlaşmayı belgeliyor. 350 satırlık tablet, günümüzden 3000 yıl öncesinin diplomatik ilişkilerine dair bir izlenim edinmemizi sağlayan eşsiz bir belge.
Gordion kazılarında bir çocuğa ait tümülüste bulunan ve dönemin savaş arabalarının bir modeli olan eser MÖ 770 yılına tarihleniyor. Büyük olasılıkla tümülüsün sahibi olan çocuğa ait bir oyuncak olan eser, günümüzden yüzlerce yıl öncesinin çocuklarının da minyatür arabalara şimdiki kadar meraklı olabileceğini gösteriyor.
MÖ 17. yüzyıla tarihlenen pişmiş topraktan vazo, Hitit geleneklerine göre düzenlenmiş bir evlilik törenini tasvir eden kabartmalarla bezenmiş. Kalıba dökülerek elde edilen kabartmaların 4 frize sabitlenmesiyle oluşturulan vazodaki tasvirler; dönemin giysilerini, çalgılarını ve hayatın önemli bir evresi olan evlilikle ilişkili ritüellerden sahneleri günümüze taşıyor.
Çatalhöyük, Türkiye’de insanlığın yerleşik hayatına ilişkin çok değerli verilerin elde edildiği merkezlerden biri. Alanda bulunan sıva üzerine kabartma biçiminde oluşturulup boyanmış leopar motifleri de günümüzden 8000 yıl önceki bir Çatalhöyük evinin duvarında yer almaktaydı. Leoparın dönemin insanları için özel bir anlama geldiğini, belki de dinsel bir sembol olduğunu düşündüren bu kabartmalar, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen dikkat çekici kalıntılar arasında yer alıyor.
Çatalhöyük kazılarında bulunan ve MÖ 6. binyıla tarihlenen heykel, Türkiye’de bulunan Geç Neolitik Dönem kalıntıları arasında önemli bir yere sahip. Kendine has dolgun vücut proporsiyonu ile Anadolu’daki ana tanrıça kültü ikonik tasviri olarak kabul gören kadın figürü, yanında yer alan leoparlar ile de güçlü ve doğayla bağlantılı bir dinsel karakter olduğu izlenimini verir. Günümüzden binlerce yıl öncesinin doğa, tarım, doğurganlık gibi kavramlar etrafında şekillenmesi olası dünya görüşüne dair bir fikir edinmemizi sağlayan bu heykel, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görebileceğiniz önemli eserler arasında.
İnsanlığın avcı-toplayıcılıktan yerleşik hayata geçip tarımla uğraşmaya ve hayvanları evcilleştirmeye başladıkları sürecin takip edilebildiği Hacılar’da bulunan ve özgün bir zanaat geleneğini yansıtan seramik kaplardan biri olan eser, MÖ 6000 yıllarına tarihleniyor. Bir kadın kafası biçiminde tasarlanmış ve Hacılar seramik geleneğini yansıtacak biçimde bej astar üzerine kırmızı boya ile bezenmiş olan kap, müzenin görülmeye değer eserlerinden biri.
Boğazköy kazılarında bulunan boğa biçimli iki kap, sırtlarında bulunan doldurma deliği ve ağızlarındaki çıkış delikleriyle törensel sunu kapları olarak kullanıldıklarını düşündürür. Törensel kapların, Hitit Panteonu’nun fırtına tanrısı Teşup’un boğaları olan Hurri ve Şerri’yi temsil ediyor olmaları da kuvvetli bir olasılıktır.