Anadolu’nun Mirası, Yeniden Yuvasında

11/13/24

6 Minute

İnsan varoluşunun örüntüsünde "yuva" kavramı temel bir unsurdur. Kendimizi güvende, huzurlu ve çevremizle bağlantılı hissettiğimiz; ait olduğumuz yerdir. Bu kavram, evlerimizin, hatta anavatanımızın da ötesine uzanarak, nesilden nesile aktarılan kültürel mirası ve ortak hafızayı da kapsar.

Bu mirası somutlaştıran tarihî eserler de nesnelerden ibaret değildir. Tarihin tanıkları, hikayelerin koruyucuları, kimlik sembolleri ve ortak geçmişimizle bağımızı koruyan çapalardır. Dolayısıyla anlam ve önemleri de üretilip keşfedildikleri yerle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Üretildikleri bağlam, onlara biçim veren insanlar ve var oldukları yerler benzersiz kimliklerine katkıda bulunur. Bu nedenle, eserler orijinal bağlamlarından uzaklaştıklarında özlerinin bir kısmını kaybederler. Onları şekillendiren hikayelerden, insanlardan ve coğrafyalardan koparlar. Kısacası, "yuva"larından olurlar.

Bu açıdan bakıldığında kültürel mirasın parçası olan kültür varlıklarının, keşfedildikleri topraklara iadesi, yani pratikte bir eserin asıl ülkesine geri verilmesi, sadece yasal bir mesele değil, aynı zamanda derinlikli bir yuvaya dönüş sürecidir. Eserler asıl ülkelerine döndüklerinde, tarihleriyle ve kültürel kimlikleriyle yeniden buluşurlar ki bu da bir nihailik, iyileşme ve uzlaşma duygusuna ortam hazırlayabilir.

 

Eylem Çağrısı

Kültürel miras eserlerinin yasadışı ticareti, insanlık olarak ortak tarihimizin korunmasını tehdit eden küresel bir krizdir. UNESCO'nun Uluslararası Kültür Varlığı Kaçakçılığıyla Mücadele Günü (14 Kasım) de bu konuya dikkat çekmek ve çalınan veya yerinden edilmiş eserlerin iadesini savunmak için önemli bir fırsattır. Kültürel mirasın değerini anlayarak ve korunması için atılan adımlara destek vererek, gelecek nesillerin geçmişleriyle bağlantı kurma ve daha güçlü bir aidiyet duygusu geliştirme fırsatına sahip olmalarını sağlayabiliriz.

 

Anadolu’nun Kültür Varlıklarının Yuvaya Dönüşü

Kültürel mirası koruma sürecinin adımlarından biri olan kültürel varlıkların iadesi, tarihin zorluklara göğüs germesinin ve her ülkenin, kendi topraklarının geçmişini geri kazanma konusundaki sarsılmaz iradesinin bir kanıtıdır. Türkiye de son yıllarda, aşağıda tanıtacağımız birkaç örnek gibi sayısız eserin meşru sahibine iade edilmesiyle kültürel mirasının canlanması açısından hareketli günlere şahit oldu. Bir zamanlar dünyanın dört bir yanına dağılmış olan bu antik sanat eserleri, şimdi iradenin, birliğin ve Anadolu medeniyetlerinin kalıcı mirasının sembolleri olarak ziyaretçilerini karşılıyor. İadeleri, yalnızca Anadolu'nun kültürel mirasını güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda bu varlıkların yasadışı ticareti karşısında umutları da güçlendiriyor.

Kiliya Tipi İdol

Orta Kalkolitik Dönem'e (MÖ 4500-4200) tarihlenen Kiliya tipi idoller, adını Gelibolu Yarımadası'nın güneyindeki Kiliya Koyu yakınlarında keşfedilmiş ilk örnekten alır. Bunların yalnızca Manisa'da, günümüzde Kulaksızlar Köyü olan bölgede üretilmiş olmaları dikkat çekicidir.

 

Lucius Verus Heykeli

MS 161-169 yıllarında hüküm sürmüş Roma İmparatoru Lucius Verus'un gerçek boyutlardaki bu bronz heykeli, Burdur'un Gölhisar ilçesinde, Dikmen Tepesi’ndeki Boubon Antik Kenti’ndeki kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Yapılan çalışmalar, heykelin şehrin Sebasteion'unda (Roma İmparatorluğu’nda tanrılaştırılmış imparatorları onurlandırmak için inşa edilen yapılar) bulunduğuna işaret etmektedir. Bu eseri daha da önemli kılan ise, birçok antik bronz heykelin zaman içinde eritilip ham madde olarak yeniden kullanılması nedeniyle günümüze kadar ulaşabilmiş gerçek boyutlu nadir bir bronz heykel olmasıdır.

 

Bronz Kadın Büstü

MS 2. yüzyıla tarihlenen ve 54 cm yüksekliğindeki bu ilgi çekici bronz büst de Boubon Antik Kenti’ndeki kazılar sırasında bulunmuştur. Otuzlarında olduğu düşünülen bir kadını tasvir etmektedir. Kadının kolları ve elleri zarifçe tuniğine sarılmıştır. Yüzü yumuşak hatlı, gözleri iri ve nazik, burnu belirgin şekillidir. Saçları yumuşak dalgalar halinde taranmış ve gevşek bir şekilde örülerek başının arkasında topuz yapılmıştır.

 

Tetrarkh Başı

Yakın zamanda Türkiye'ye iade edilen, ince işçilikli, portre benzeri imparator başlarının dikkat çekici örneklerinden biri olan bu heykel, Perge Örenyeri’nin antik tiyatrosunda keşfedilmiştir. Halihazırda Antalya Müzesi'nde sergilenen ve yine Perge'de bulunan başsız Roma İmparatoru heykellerinden birine ait olduğu düşünülmektedir. Uzman analizlerine göre, imparator heykellerinin gövdeleri erken dönemlerde yapılmış ve başları Roma Tetrarşisi sırasında, MS 3. yüzyılda yeniden şekillendirilmiştir.

 

Başarıyla yürütülen çalışmalar sayesinde yuvasına dönen bu eserler merakınızı uyandırdıysa, 2013 yılından bu yana Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Antalya Müzesi, Troya Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi ve Van Müzesi gibi, Türkiye'deki birçok müzede ziyaretçilerle buluşan; Türkiye’ye iade edilmiş birçok başka eserin sergilendiği, yolculuklarının ve yetkililerin çabalarının paylaşıldığı "Kaçış Yok" sergisine de ilgi duyabilirsiniz.

Menu
English
Login