Anadolu uzun tarihi boyunca günümüze kadar pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Biz arkeologların görevi sizlere eski uygarlıklar konusunda öğrendiklerimizi aktarmaktır. Bugün bu amaçla Alabanda’da çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Anadolu çok eskiden de şimdi olduğu gibi coğrafi bölgelere ayrılmıştı. Bugün Ege Bölgesi dediğimiz bu coğrafya geçmişte de çeşitli kentlerin oluşturduğu bölgelerle birbirinden ayrılmaktaydı. Günümüzde Aydın ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli ilinin batı ucuna kadar uzanan ve kuzeyini Büyük Menderes (Maiandros) Nehri, doğusunu Dalaman (Indos) Çayı’nın sınırladığı, batı ve güneyde ise Ege denizi’nin sınırladığı bölgeye Karia Bölgesi denirdi. Alabanda kenti ise bu bölgenin en önemli kentlerinden biriydi. Kentin kuruluş efsanesi konusunda farklı düşünceler vardır. Söylenceye göre; Kral Kar, bir at yarışını kazandıktan sonra oğluna Karia dilinde “Ala” ‘at’, “Banda” ‘zafer’ anlamına gelen kelimelerin birleştirmesiyle oluşturduğu Alabandos ismini vermiştir, onun kurduğu kente de Alabanda adını vermiştir. Alabanda’yı Karia’nın efsanevi kurucusu Kar’ın kurduğu, ismini ise Maiandros’un kızı Kallirroe’den doğan oğlu Alabandos’tan aldığı da ileri sürülmektedir. Bir başka görüşe göre kent, Karia’lı bir kahraman olan Euippos’un oğlu Alabandos tarafından kurulmuştur. Öte yandan Romalı bilgin Cicero ise kente adını verenin Tanrı Alabandos olduğunu belirtir. Alabanda sikkelerinde görülen Pegasos isimli kanatlı at resimleri kentin kuruluş efsanesiyle bağlantılı olmalıdır.
Alabanda hakkında en eski bilgiler, günümüzden dört bin yıl kadar önce Anadolu’da hüküm süren Hitit Krallığı Dönemine kadar gider. Bugünkü İran topraklarında kurulan Perslerin MÖ 480 yılında düzenlediği Yunanistan seferi sırasında Alabanda büyük bir Phrygia kenti olarak bilinmekteydi. Bundan 200 sene sonra Karia Kentleri birliğinin bir üyesi olduğu ve bundan 100 sene sonra kentin isminin savaş döneminde Khrysaor Antiokheia olarak değiştirildiğini bilmekteyiz. Apemeia Barış Antlaşması sonrası (MÖ 188) asıl ismine dönen Alabanda Rhodos’un yönetimine girmiştir ve nihayet günümüzden 2100 sene önce Alabanda özgür bir kent olmuş, Roma İmparatorluğu ile hep iyi ilişkiler kurmuştur. Bu dönemde kentte 4 tapınak kurulmuştur. Alabanda Hristiyanlık döneminde Aphrodisias Metropolitliğine bağlı bir piskoposluk merkezi olarak yaşam sürmüştür. Roma Döneminde zengin, zevk ve eğlenceye düşkün olan Alabanda’nın çok sayıda arp çalan kızlarla dolu, halkı lüks ve bolluk içinde yaşayan bir yer olduğu belirtilmektedir.
Alabanda’daki ilk kazı çalışmaları, 1904-1905 yıllarında Halil Edhem Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Şimdiki kazıları ise 2015 yılından itibaren Doç. Dr. Ali Yalçın TAVUKÇU’nun başkanlığındaki bir ekip devam ettirmektedir.
Yaklaşık 475 hektometrekare (600 futbol sahası kadar) alana kurulmuş antik kentin önemli mimari yapıları şunlardır:
Apollon İsotimos Tapınağı: Anadolulu Mimar Menesthes’in yaptığı Apollon Isotimos Tapınağı, 8x13 sütunlu İon düzenli bir tapınaktır (Resim 1). Buradan çıkarılan ve üzerinde Amazonamakhi yani Amazon kadın savaşçıların mücadelelerinin mermer plakalar üzerine kabartma olarak işlendiği friz dediğimiz bina süsleme elemanının stiline göre MÖ 2. yy’ın 2. yarısına tarihlenmektedir.
Artemis Tapınağı: Dor düzenli tapınak, 6x11 sütuna sahip tapınak MÖ 4. yy.’ın ortalarından olmalıdır. 1905-1906 yıllarında Halil Edhem Bey’in raporlarında Artemis Tapınağı olarak adlandırılmıştır. Karia mimarlığı açısından önemlidir.
Agora: Alabanda antik kentinin önemli yapılarından biri Doğanyurt Köyü yolunun hemen güneyindeki Agoradır (Çarşı, Pazar Yeri) ve 1904 yılında Halil Edhem Bey tarafından açığa çıkarılmıştır.
Tiyatro: Oturma sıralarının yarım daireyi aşacak şekilde olması, tiyatronun Helenistik Dönem’de inşa edildiğini göstermektedir. Orkestra ile oturma sıraları arasında düzensiz işçilikle inşa edilen bir duvarının olması tiyatronun Roma Dönemi’nde esir askerlerden ve kölelerden oluşturulan gladyatör isimli savaşçıların dövüşleri, vahşi hayvan mücadeleleri ve su oyunları oynamak amacıyla kullanılmıştır. Alabanda tiyatrosunun yerinde yapılan ölçümlere göre 6.200 kişilik kapasitesinin olduğu düşünülmektedir.
Bouleuterion: Alabanda’nın en önemli kalıntılarından biri olan Bouleuterion (Meclis Binası), dikdörtgen planlı bir yapı olarak dikkati çekmektedir. 26x36m’lik ölçüleriyle zamana karşı koyarak büyük oranda sağlam olarak günümüze gelebilmiştir. İçerisinde kavisli oturma sıraları bulunan ve kent meclisinin toplandığı Bouleuterionun duvarlarındaki blokların üzerindeki Grek harflerinin usta ya da atölyeye işaret ettiği düşünülmektedir.
Hamam: Kentin orta yerinde konumlanmış ve yalnızca toprak üzerine yayılmış sütun, duvar kalıntıları ve kemerleri ile dikkat çeken hamamın bir Hamam-Gymnasium merkezi (genç erkekler için özellikle spor okulu) olabileceğini düşündürmektedir.
Sur Duvarları: Alabanda’nın sur duvarlarının toplam uzunluğu 4,5 - 5 km’dir. Arazinin yapısı ile uyum içerisinde olan surlar kenti koruma altına alırlar. Bu surlar kent tarihi boyunca 3 kez yenilenmiştir.
Klasik Çağ Oda Mezarı: 1904 ve 1905 yıllarında Halil Edhem Bey tarafından yapılan kazılar sırasında açığa çıkarılan ve iki odadan oluşan yapının içinde ikişer katlı duvarlara oyulmuş raf gibi görünen beş adet kline bulunması MÖ 4. yy’da bir aile mezarı olarak kullanıldığını göstermektedir.
Nekropolis: Kentin dört tarafındaki Nekropollerde (Mezarlık) yüzeyde bir insanın boyunda gneiss taştan bazıları kabartmalı yaklaşık 500 lahdin (Resim 8) varlığı saptanmıştır. Bu mezarlardan bazılarının kayaya oyularak yapıldığı tespit edilmiştir.
Doğu Hamamı: Kentin kuzeydoğu kesiminde yer alan hamamın çok sayıda havuzu ve tüm yapıyı dolaşan künk sistemleri açığa çıkarılmıştır. Oldukça büyük olduğu anlaşılan yapıda kazılarımız devam etmektedir.
Aquaduct: Kentin güneyinde, Kemer Deresi üzerinde bir Aquaduct (Su Kemeri) bulunmaktadır. Bu yapı ile 19 km güneyde Marsyas’ı geçen İnce Kemer Köprüsü arasında bir bağlantı vardır. Kente su taşımak için kullanılan bu yapıların üzerinde bir su kanalı bulunmaktadır.
Dionysos Tapınağı: Tiyatronun doğusunda bulunan 52 adet Dor sütun tamburu ve avlunun hemen kuzeyindeki orijinal duvar kalıntıları Dionysos Tapınağı olarak değerlendirilmiştir.
Nymphaeum: 2015 yılında tespit edilen yapılardan biri de Tiyatronun doğusundaki Nymphaeum (Çeşme Binası) ve su deposu olmuştur. Nymphaeum, Gerga kentinden geldiği bilinen ve yörede İnce Kemer olarak bilinen suyolları sistemiyle ilişkilidir.
Columbarium: Antik kentin güneyinde yer alan, üzeri bir tonozla örtülü ve içerisinde 4 lahit ve 6 nişin yer aldığı yapı bir Columbarium (Anıt Mezar) dur. Aynı yamaçta başka anıt mezarların da olduğu temel izlerinden anlaşılmıştır.
Stadion: Alabanda antik kentin batısında yer alan bir başka anıtsal yapı ise Stadion (Stadyum) dur. Bu bölgedeki arazi formuna bakıldığında yarım daire biçimindeki dönüş yeri ve dar uzun bir tarla görüntüsü veren yapı doğuda kent surlarına bitişmektedir. Stadyumlar bugün de atletizm yarışlarında kullanılan yapılardır.
There is no event in this Museum
All Events