Tarihi kaynaklarda adı Andabalis, Adualis, Ambabalis olarak geçen yerleşim Geç Antik Dönem’de başkent İstanbul’dan Kilikya’ya giden ve oradan da Kutsal topraklara ulaşan yol üzerindeki askeri bir garnizondur. Efsaneye göre, Büyük Konstantin’in annesi Helena, 4. yüzyılın ilk yarısında, kutsal topraklara, yaptığı hac ziyareti sırasında bölgede bazı kiliseler inşa ettirmiştir. Ancak gönümüzde bazı yayınlarda “Konstantin Bazilikası” olarak bilinen kilisenin bu kiliselerden bir olmadığı düşünülmektedir. Mimari plan özellikleri göz önünde alındığında, günümüze gelen kilise ise (Konstantin ve Helena Kilisesi), Helena’nın yaptırdığı kilisenin yerinde veya yakınında, daha sonraki bir dönemde (büyük olasılıkla 5. veya 6. yüzyılda) inşa ettirilmiş olmalıdır.
Konstantin ve Helena Kilisesi günümüzde Niğde’nin (Nahida) 8 km kuzeydoğusunda, Aktaş kasabası, Yeni Mahallede yer almaktadır. Kilisenin ilk yapısı 5. veya 6. yüzyıllara Bizans mimarisinde yaygın olarak uygulanan düz ahşap çatılı, üç nefli, tek apsisli Helenistik bazilika planlıdır. Anadolu’nun 11. yüzyılda Türklerin eline geçmesinden sonra kilise, yörede ikamet eden gayrimüslim tebaanın ibadetine açık kalmıştır. 1970’lerde yapıda çalışmalar gerçekleştiren ve bu çalışmalarını 1979’da yayınlayan M. Restle, orta nefi örten tonozu ve duvar resimlerinin bir kısmını görmüş, duvar resimlerinin üç ayrı katman halinde olduğunu belirtmiştir. Araştırmacıya göre yapının ilk dönemi üç nefli bazilikadır; yan nefler tek, orta nef çift pahlı çatıyla örtülüdür. İkinci yapı döneminde nefleri ayıran sütunlar payelerin eklendiği takviyeli kemerlerle desteklenen ve her üç nefin de tonozla örtüldüğü bir yapıya dönüştürülmüştür. Üçüncü yapı döneminde yani 20. yüzyılın başlarında yan neflerin kaldırıldığını ve nefleri ayıran desteklerin aralarının örüldüğünü belirtir. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 18.09.1996 tarihli kararı ile kilisenin Niğde Müzesi Müdürlüğü Başkanlığı ve Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. M. Sacit Pekak’ın bilimsel danışmanlığında yapıdaki koruma, kurtarma ve restore çalışmaları başlatılmıştır. Bakanlar Kurulu kararı ile 2010 tarihinden itibaren ise Prof. Dr. M. Sacit Pekak’ın başkanlığında çalışmalara 2016 yılına kadar devam edilmiştir. Kilisenin günümüze ulaşabilen orta nef batı duvarı ve pencere kemerlerinde, orta nefi kuzey neften ayıran duvar ve tonoz başlangıçlarında duvar resimleri (fresko ve secco tekniğiyle yapılmış dini konulu resimler) yer almaktadır. Kilisedeki duvar resimleri en erken 11. ve en geç 13. yüzyıllar arasında boyanmış olmalıdır. Kilisenin yıkılan duvarlarında ve apsis yarı kubbesinde günümüze gelemeyen resimler hakkında farklı görüşler öne sürülmektedir.
Bu müzede etkinlik yok
Tüm Etkinlikler