Anadolu’nun “Alcatraz”ı: Sinop Cezaevi

12/26/23

5 Minute

Anadolu’nun “Alcatraz”ı: Sinop Cezaevi 

 

Yakın tarihte, insanların dünyayı gezmelerinin daha önce çok da dikkat çekmeyen bir motivasyonu ön plana çıkmaya başladı. İnsanların yalnızca eğlence, dinlenme, keşfetme gibi amaçlarla dünyayı gezmedikleri anlaşıldı. Mutluluk ve yeni yerler keşfetmenin coşkusunun yanında insanlar tarihteki acılarla yüzleşmeyi, başkalarının canlarına mal olmuş trajedilerin yaşandığı mekânları da görmek istiyorlardı. Belki böyle yerleri görerek insanlık tarihinin karanlık yüzüyle karşı karşıya gelmek ve yüzleştikleri karşısında bir anlamda geçmişte çekilen acıların kefaretini ödeyerek, aynı acıların yeniden yaşanmasının önüne geçmekti niyetleri. Belki de bu trajedileri yaşamış insanların ruhlarına dokunmak, bir zamanlar onların soludukları havayı solumak ve büyük bir acıya ortak olarak yaşamın anlamını kendileri için yeniden üretmek için yapıyorlardı bunu. Nedeni hangisi olursa olsun, insanlar böylesi yerleri görmek istiyorlardı ve bu istek kendini karanlık turizm (dark tourism) kavramıyla ifade etmeye başladı. Çernobil Faciası’nın yaşandığı Pripyat şehri ve milyonlarca insanın katledildiği Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı dünyada karanlık turizm denilince akla gelen ilk yerlerdir. Türkiye’de de Anadolu’nun “Alcatraz”ı olarak nitelendirilen ve 2000 yılında müzeye dönüştürülmüş olan Sinop Cezaevi bu yerlerden biridir.

 

“Kuş Bile Uçurtmazlar”

 

Tarihi MÖ 6. yüzyıla uzanan Sinop Kalesi’ndeki iç kale bölümüne kurulmuş olan Sinop Cezaevi’nin hikâyesi mekânın zindan olarak kullanılmaya başlandığı 1560 yılına kadar uzanır. Evliya Çelebi’nin de yazılarında “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkum kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.” diye anlattığı zindan 1887 yılında resmi olarak cezaevine dönüştürülür.

 

Gerçekten de firar etmesi çok güç bir cezaevidir burası. Bunun nedeni de yapının Sinop Kalesi’nin burçlarının yanı sıra iç kalenin de burçlarının gerisinde yer alması yani çıkmak için aşılması gereken çifte burca sahip olmasıdır. Sinop Cezaevi’nin müzeye dönüştürülmeden önceki son gardiyanlarından biri bildiği üç firar girişimini anlatır. Bunlardan birinde ayakkabısının tabanına sakladığı demir testeresiyle parmaklıkları keserek denize atlayan bir mahkum üç gün sonra ekmek istemek için bir polisin evine girmesiyle yakalanır. Diğer bir mahkum kanalizasyon sisteminde yüzerek denize ulaşmayı başarır. Üçüncü mahkum öncekinin yaptığını tekrarlamak isterken kanalizasyon çıkışının önceki firar üzerine parmaklıklarla kapatılmış olması nedeniyle boğulur. 

 

“Dışarda Deli Dalgalar”

 

Sinop Cezaevi’nin mahkumları en çok zorlayan yanlarından biri de yapıyla deniz arasında bir duvar kalınlığında mesafe olmasıdır. Burada kalan ve mahpusluğun bir türlü geçmek bilmeyen zamanına katlanmak zorunda olanlar yanı başlarındaki uçsuz bucaksız denizi hiç durmadan hatırlatan dalga seslerini dinlemek zorundadırlar. Ayrıca özellikle cezaevinin güney duvarına yakın bir kısımda kalmak zorunda olanlar zemini deniz seviyesinde olan bu alanlarda aşırı rutubete maruz kalır ve bir gün cezaevinden çıksalar bile asla eski sağlıklarına kavuşamayacaklarını bilirler. 

 

Uzun ve hüzünlü tarihinde birçok ünlü isim Sinop Cezaevi’nin koğuş ve hücrelerinde zaman geçirmiştir. Burada kalan yazarların hatıraları eserlerine de çeşitli şekillerde yansımıştır. Bunlar içinde en unutulmaz olanları ise belki de bestelenip çok büyük popülerlik kazanmış olmalarının da etkisiyle Sabahattin Ali’nin yazdığı şiirlerdir. Özellikle “Aldırma Gönül” şiirinin bestelenmiş hali neredeyse duyanlarda anonim bir halk şarkısı etkisi yaratacak denli popülerdir Türkiye’de. Yine Kerim Korcan’ın Sinop Cezaevi’nde edindiği deneyimden beslenerek yazdığı “Tatar Ramazan” da sinema filmi uyarlamasıyla Türk sinemasının unutulmaz klasikleri arasında yerini almıştır.

 

Belki de en iyi Sabahattin Ali’nin dillere pelesenk olmuş dizeleri anlatır Sinop Cezaevi’ni: “Dışarda deli dalgalar/Gelir duvarları yalar/Seni bu sesler oyalar/Aldırma gönül aldırma”. Şairin bu eşsiz dizelere ilham veren günlerini geçirdiği koğuşu görmek için Sinop Tarihi Cezaevi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Menu
English
Login