12/26/23
5 Minute
Türkiye’nin tarihte Paphlagonia olarak bilinen ve birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Batı Karadeniz bölgesi, denizin mavisi ve Karadeniz ormanlarının eşsiz yeşilinin buluştuğu benzersiz bir coğrafyadır. Bütün bu güzelliklerin yanı sıra insanlığın ortak mirasından çok değerli parçalara da ev sahipliği yapan Batı Karadeniz bölgesinde ziyaret edebileceğiniz çok sayıda antik kent de bulunur. Bir Batı Karadeniz yolculuğunda mutlaka görmek isteyeceğiniz bu antik kentler hakkındaki bilgileri sizler için derledik.
Düzce ili sınırlarında bulunan antik kentin tarihi MÖ 3. yüzyıla kadar uzanır. Depremler nedeniyle büyük kısmı Konuralp beldesinin altında kalmış olan antik kentte Geç Hellenistik-Erken Roma dönemlerine ait sur yapıları, köprü, su kemerleri, atlı kapı ve bir antik tiyatronun kalıntılarını görebilirsiniz. Şehrin sembolü olarak kabul edilen Thyke heykeli ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
MÖ 550 yılında Megaralı ve Boitalı Dor göçmenleri tarafından kurulduğu bilinen kent Zonguldak ili sınırları içinde bulunur. Kentin adı ünlü mitolojik kahraman Herakles ya da diğer adıyla Herkül’den gelir. Herkül’ün 12 görevi yerine getirdiği mitolojik anlatıda, ölümün Tanrısı ve yer altının efendisi Hades’in üç başlı köpeği Kerberos’u burada bulunan Cehennem Ağzı Mağaraları’ndan çıkardığına inanılır. Kenti görmeye gittiğinizde bu mağaraları da görmeyi unutmamalısınız. Mağaralar ve mitolojik anlatı hakkında daha fazla bilgi almak için “Zonguldak’ta Herkül’ün Ayak İzleri: Cehennemağzı Mağaraları” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Zonguldak ili sınırları içinde bulunan antik kent, günümüzdeki adı Filyos olan Ballaios Irmağı’nın ağzında yer alır ve ırmağın taşıdığı alüvyonlu topraklar sayesinde tarımsal üretimin yoğun olarak gerçekleştirildiği bir bölgenin zenginliğini yansıtır. Antik Çağ’da önemli bir liman kenti olduğu anlaşılan Tieion’da bugün sur duvarları, kale, tonozlu galeri, su kemeri, savunma kulesi ve çeşitli mezarların kalıntılarını görebilirsiniz.
Adını tarihte kendi adına para bastıran ilk kraliçe olan Amastris’ten alan kentin adı günümüzdeki Amasra isminde de yaşamaktadır. Strabon’a göre ilk olarak Amazonlar tarafından kurulmuş olan kent, Antik Çağ’ın önemli ticaret merkezlerinden biridir. Kentin Amasra ilçesi yakınlarına dağılmış biçimde bulunan kalıntıları arasında Amasra Kalesi, Kuş Kayası Yol Anıtı, Bedesten, Kemere Köprüsü, Antik Yol, Antik Tiyatro, Hisarpeçe Yer Altı Galerisi gibi görülmeye değer arkeolojik kalıntılar bulunmaktadır. Ayrıca Amasra’nın Türkiye’nin popüler tatil yerlerinden biri olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
MÖ 1. yüzyıldan MS 10. yüzyıla kadar yerleşim izlerine rastlanan antik kent, Karabük ili sınırlarında bulunur. Günümüzde dört köyü içine alan geniş bir arazi üzerine yayılmış durumda olan kalıntılar arasında tabanlarında Geç Antik Çağ’ın benzersiz mozaik örneklerini barındıran yapılar öne çıkar. Aziz Stylianos Alypius’un yaşadığı kent olmasıyla Hristiyanlık tarihinde de önemli bir yeri olan kentte görülmeye değer mozaiklere sahip olan iki bazilika ve bir Geç Roma villası da bulunmaktadır. Kentin tepelik kısımlarında bulunan ve bağcılık faaliyetleri için kullanıldığı düşünülen teraslar ve kiliselerin tabanında yer alan tasvirler kentin zenginliğinin bağcılık faaliyetinden geldiğini düşündürür.
Tarihi Paleolitik Çağ’a kadar uzanan Pompeipolis Antik Kenti, Kastamonu ili Taşköprü ilçesi sınırlarında bulunur. Zımbıllıtepe denilen ve fazla yüksek olmayan iki tepeden oluşan bir alana kurulmuş olan kentin Roma İmparatorluğu’nun Paphlagonia bölgesine başkentlik yapmış olduğu anlaşılır. Yazılı kaynaklar ve arkeolojik keşifler kentin oldukça zengin ve gelişmiş bir yerleşim olduğunu gösterir. Kentte günümüze ulaşan taban mozaikleri, akropol, nekropol, mabet, sur kalıntıları görülebilmektedir. Yapılan kazılarda çıkarılan mezar taşları, heykeller ve kaideler, sütun başlıkları, lahit, sikke gibi parçalar ise Kastamonu Müzesi’nde sergilenir.