7/1/22
5 Minute
Türkiye toprakları, çeşitli insan topluluklarının çağlar boyunca yerleştiği ve tarihsel gelişimin tüm aşamalarının izlenebildiği birçok eşsiz alana sahiptir. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Efes de insanlığın, dünya üzerindeki macerasının en etkileyici izlerinin günümüze ulaştığı bu yerlerden biridir.
Antik Çağ’daki adı Kaystros olan Küçük Menderes’in oluşturduğu halicin cazibesi ile binlerce yıl boyunca kesintisiz olarak yerleşim merkezi olan Efes; Doğu ve Batı’nın buluştuğu önemli bir liman kenti, İyonya’nın 12 şehir devletinden biri, Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletinin başkenti olur. Aziz John Bazilikası ve Meryem Ana Evi gibi yapıların varlığı ise tarihi Neolitik Çağ’a uzanan Efes’in, Hristiyanlığın erken evrelerindeki önemine işaret eder. Alanda bölgenin 9000 yıllık tarihinin bir özetini neredeyse her bir dönemin en etkileyici yapılarından kalıntılarla izlemek ise mümkün. Efes’te tarihin izlerini sürmeye başlayabileceğiniz 5 yeri sizler için derledik.
Efes ve çevresinde bulunan eserler ve arkeolojik alanlar pek çok medeniyetin izlerini taşır. Miken, Arkaik, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı eserlerlerinin bulunduğu bölge arkeolojik açıdan önemlidir ve Efes Müzesi bu eserlerin birçoğuna ev sahipliği yapar. Bu müzede bulunan eserler buluntu alanlarına göre sergilenirler. Sergileme odaları ise şunlardır: Yamaç Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bölümü, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemisi Salonu, İmparator Kültleri Salonu. Müzede bulunan eserler bu odalarla da sınırlı değildir. Dönemin ünlü heykeltıraşlarının elinden çıkan heykelleri de müzenin bahçesinde görebilirsiniz. Bunun yanı sıra yapılan kazılarla ve gelen bağışlarla her gün genişleyen koleksiyonu da müzede görebilirsiniz.
Çukuriçi Höyüğü’nden sonra Orta Tunç Çağı’ndan itibaren yerleşimlere ev sahipliği yaptığı tespit edilen Ayasuluk Tepesi; Doğu Roma, Aydınoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından kullanılan bir kaleye sahiptir. Ayasuluk Tepesi’nde İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Jean mezarı üzerine kurulduğu düşünülen bazilikanın kalıntıları da bulunur. Hristiyanlık açısından oldukça önemli bir figür olan Aziz Jean'in Ayasuluk Tepesi’nde gömülü olması, alanın dinler tarihi bakımından eşsiz bir değer kazanmasını sağlar.
Antik çağın en önemli kütüphanelerinden biri olan Celsus Kütüphanesi’nden, dünyanın yedi harikasından biri sayılan Artemis Tapınağı’nın kalıntılarına kadar mutlaka görülmesi gereken birçok tarihi esere ev sahipliği yapan Efes Antik Kenti, Büyük İskender’in generallerinden biri olan Lisihamos tarafından kurulur. Görkemli gelişimini Helenistik Dönem’in ardından Roma İmparatorluğu egemenliğinde de sürdüren kent, Augustus döneminde 200.000 kişilik bir nüfusa ulaşırken, mermerden yapılan anıtsal yapılarla iskan edilir. 25.000 kişi kapasiteli ve antik kentin sembollerinden biri haline gelmiş tiyatrosu, Hadrian Kapısı ve Hadrian Tapınağı, stadyum, ticaret ve devlet agoraları, Prytaneum, Odeon ve antik liman da kentin mutlaka görülmesi gereken kalıntıları arasında yer alır. Alanda ortaya çıkarılan ve içlerinde Efes’in simgesi haline gelmiş Artemis heykelinin de bulunduğu eserler ise Efes Müzesi’nde sergilenmektedir.
Meryem Ana’nın Hz. İsa’nın ölümünden sonra Aziz John tarafından getirildiği ve hayatının sonuna kadar yaşadığı düşünülen ev, Hristiyanlar tarafından kutsal bir mekan olarak kabul edilir. Keşfedildiği 19. yüzyıl sonlarından beri papalar tarafından da çeşitli dönemlere ziyaret edilen ev, Müslümanlar tarafından da saygı gören ve ziyaret edilen bir yapıdır. Yakınlarında küçük bir Bizans Kilisesi de bulunan yapının, 19. yüzyılın başında yatalak bir Katolik rahibenin görüleri aracılığıyla keşfedilmesinin hikayesi de oldukça ilginçtir. Meryem Ana Evi’ne gelen ziyaretçiler, bir duvara kumaş ve kağıt parçalarını iliştirerek dileklerini ifade eder ve evin yakınında şifalı olduğu düşünülen kaynaktan su içerler.
Yapıldığı dönemde oldukça görkemli bir yapı olmasına rağmen doğal afetler sebebiyle günümüze sadece kalıntıları ulaşan Artemis Tapınağı, dünyanın yedi harikasından biri olarak anılır. Tapınağın Helenistik dönemde yapılmış en büyük tapınak ve antik çağın da tamamen mermerden yapılmış ilk eseri olması esere bu ünvanı kazandırır. Tapınağın Kibele için ayrılmış bir alana M.Ö. 7. yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Alanda bulunan fildişi ve altın eserler de bu döneme tarihlendirilebilir. Bu ihtişamlı tapınağı görmeden Efes turunuzu tamamlamayın!
UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınan Efes Dünya Miras Alanı pek çok arkeolojik esere ev sahipliği yapıyor. Efes hakkında daha fazla bilgi edinmek ve Efes’te yaşayabileceğiniz deneyime dair fikir edinmek için blog yazımızın yanı sıra Turkish Museums YouTube kanalındaki Uncovering: Efes isimli videomuzdan da yararlanabilirsiniz.