12/1/23
5 Minute
Elazığ’ın tarihi Harput mahallesinde, yalçın kayalıklar üzerine kurulmuş ve geçmişi milattan önce 8. yüzyıla, Urartular zamanına uzanan görkemli bir kale bulunur. Yerleştiği tepenin yalnızlığında yüzlerce yıldır ufku gözlemekte olan ve zaman içinde görkeminden hiçbir şey yitirmemiş bir nöbetçi gibi görünen kale, tarih boyunca bölgede kurulan pek çok devletin egemenliği altında varlığını sürdürmüştür.
Pers, Bizans, Anadolu Türk Beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı hakimiyetini gören Harput Kalesi, en büyük onarımını Artuklular döneminde görür ve bugüne kadar ayakta kalan kısımlarının sağlamlığını da büyük ölçüde bu onarıma borçludur. Dış surları tamamen yıkılan kalede hastane, tahıl ambarı, darphane, su sarnıcı, cephanelik ve caminin yanı sıra çok sayıda sivil yapı da yer almaktadır. Fakat tüm bunların ötesinde, kuşatılması zor, sarp bir coğrafyada tüm görkemiyle ayakta duran yapı hakkında halk arasında anlatılan efsaneler oldukça ilginçtir. Hatta bunlardan bir tanesi, kaleye Süt Kale ismini kazandırır. Gelin, bizi kalenin kuruluş yıllarına götürecek bu efsaneyi öğrenelim.
Söylenceye göre Harput Kalesi’nin temeli atılıp inşa edilmeye başlandığı sırada bölgede çok ciddi bir su sıkıntısı baş gösterir. Ahali kendi kullanımı için su bulmakta güçlük çekerken, kalenin duvar harcını karmak için gereken suya ulaşmak hiç mümkün görünmemektedir. Kaleyi yaptırmak isteyen hükümdar, duruma bir çare bulmanın derdine düşer ve sahibi olduğu çok sayıda sağımlık hayvan ona bir çözüm gibi görünür. Hükümdar emir verir ve kalenin harcı bu hayvanların sütleriyle karılır. Harcı sütle karıldığı düşünülen kaleye halk arasında Süt Kale denir, duvarlarının beyaz rengi ve sağlamlığı da bu rivayete bağlanır.
Harput Kalesi ile ilgili en bilindik efsane bu olsa da yöre halkının yaşamı boyunca tepeden kendilerini izleyen yapı hakkında anlattığı ve dilden dile geçen hikayeler bununla sınırlı değildir. Çok sayıda dehlize sahip olduğu düşünülen kalede, bir güğümün bu dehlizlerden birinde tavana bir kılla bağlanmış olduğu ve o kıl kopup güğüm yere düştüğünde kalenin yıkılacağı da halk arasındaki yaygın söylencelerden biridir. İnsanların algısında Harput Kalesi öyle güçlü bir yapıdır ki koca bir güğüm, bir kılı kopartacak kadar bile sallanmayacak, kale belki de tarihin sonuna kadar böylece dimdik ayakta duracaktır.
Harput Kalesi’nin yöre halkında nasıl bir sağlamlık algısı yarattığına işaret eden bir başka efsane de yine kalede var olduğu kabul edilen dehlizler ve kıyametle ilgilidir. Söylenceye göre kalenin dehlizlerinden birindeki hazinelerin ortasında güzeller güzeli bir kız yaşar. Büyülenmiş olduğu için bir altın taht üzerinde sürekli uyuyan bu kız senede bir gözlerini açar ve şu soruları sorar:
“Süt Kale yıkıldı mı?”
“Katırlar yavruladı mı?”
“Dere hamamının yerinde yeller esiyor mu?”
Rivayete göre bu kız soruları sorduktan sonra yeniden uykuya dalar. Bu sorulardaki olaylar gerçekleştiğinde dünyanın sonunun geleceğine ve kıyametin kopacağına olan inanç tamdır. Bu söylence o kadar yaygındır ki yöre halkı arasında zaman zaman bu kızın sesini duyanlar olduğu bile konuşulur. Bu hikayenin de yöre halkının zihnindeki güçlü Harput Kalesi imgesiyle doğrudan ilgili olduğunu söylemek mümkündür. Öyle ya, Süt Kale olsa olsa kıyamet koptuğu zaman yıkılacaktır.
Elazığ’ın tarihi Harput mahallesinde yüzlerce yıldır dimdik ayakta duran ve yöre halkı tarafından da memleketlerinin manzarasını onsuz düşünemeyecekleri denli önem kazanarak adına efsaneler yazdıran bu görkemli yapıyı görmek için bir Elazığ seyahatine çıkmayı düşünebilirsiniz. Bu ziyaretinizde yakından göreceğiniz kalenin burçlarında kullanılan harcın gerçekten sütle mi karıldığını tahmin etmeye çalışabilir, dünyanın sonunun gelip gelmediğini anlamak için “Süt Kale yıkıldı mı?” diye soran güzeller güzeli kızın sesini belki siz de duyabilirsiniz.