8/27/21
5 Minute
Türkiye toprakları, coğrafi konumu sayesinde insanlık tarihinin çok önemli gelişmelerinin yaşandığı pek çok tarihi olaya ev sahipliği yapar. Bu sayede, tüm dünyanın ilgisini çeken eşsiz bir kültürel mirasın da koruyucusu olur. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan bu kıymetli kültürel varlıkları, Turkish Museums platformunda birlikte keşfetmeye devam ediyoruz.
Belki kitabını okudunuz, belki de filmini izlediniz. Öyle ya da böyle, Troya’nın ünlü destanını hiç duymamış olma ihtimaliniz oldukça az. Bu yazımızda, dünyanın ortak kültüründe eşsiz bir yere sahip ve bilinen en eski destanlardan biri olan İlyada’nın yaşandığı kentten söz edeceğiz. Tarih boyunca yaşamış en önemli yazarların başında gelen Homeros’un İlyada Destanı’nda anlattığı savaşın yaşandığı düşünülen ve 1998 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış, dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olan Troya’yı, gelin beraber gezelim. Bu kenti gezerken efsaneleri günümüze ulaşmış bir mekanı tanıyacak, hatta zamanda bir yolculuk yapacaksınız.
Troya’nın tarihine baktığımız zaman, antik kentin 3.000 yıl boyunca pek çok farklı medeniyete kesintisiz olarak ev sahipliği yaptığını görüyoruz. Coğrafi konumu sayesinde Troya; Anadolu, Ege ve Balkanlar’ın kesişim noktasında olmasıyla bu farklı bölgeler arasında adeta bir kültür köprüsü olmuştur. Troya, Geç Tunç Çağı’ndan itibaren bölgenin en önemli merkezlerinden biri olmuş ve Hitit tabletlerinde yer alan kayıtlara göre, o dönemde Wilusa (yani Troya) ve Ahhiyawa (yani Yunan) halkları arasında büyük bir savaş gerçekleşmişti. Acaba sözü edilen bu savaş, meşhur Troya Savaşı olabilir miydi? İşin ilginci, bunu düşünen sadece biz değiliz. Antik Dönem’de bile insanlar, adı İlyada Destanı’nda geçen kahramanlara saygılarını sunmak için Troya’yı ziyaret ederdi. Diğer bir deyişle kent, binlerce yıl boyunca turistlerin gözdesi oldu.
Homeros’un destanlarında bahsettiği Troya’nın aşılmaz duvarlarının bir kısmı, günümüze kadar ulaştı ve bugün antik kentte ziyaret edilebilir. Efsaneye göre bu duvarların gücü, onu inşa eden tanrılardan, yani Poseidon ve Apollon’dan geliyordu. Ama hikayeler bir yana, şu an antik kentte görebildiğimiz duvarlar da aslında muhteşem işçilikleriyle dikkat çekiyor. Belki de aynı duvar olmayabilirler ama güçlü oldukları kesin!
Troya’da görebileceğiniz diğer ilginç yapılar arasında Antik Dönem’de büyük festivallere tanıklık eden Athena Tapınağı, günümüze ulaşan pek çok Yunan tapınağıyla aynı düzeni paylaşan ilk örnek olan Megaron yapısı, antik kentin krallarını ya da önemli konuklarını ağırlayan Saray Evi, dini bir merkez olduğu bilinen kentin Kutsal Alanı, Roma İmparatoru Hadrian tarafından finanse edilen Odeon yer alıyor.
Troya Ören yeri, bugün arkeoloji dünyası için de büyük önem taşıyan bir merkezdir. Burada, siz de kentin farklı katmanlarını görme şansını elde edebilirsiniz! Ören yerinde ziyaretçilerin incelemesi için, MÖ 3. binyıldan başlayarak, Roma İmparatorluğu Dönemi’ne kadar uzanan, kentin farklı katmanlarının göründüğü alanı ziyaret etmeyi sakın unutmayın.
Ören yeriyle alakalı mutlaka görmeniz gereken yerlerden bahsetmişken, antik kentin yanında yer alan müzesinden de bahsetmemiz gerek.Kentte bulunan onlarca paha biçilemez ve eşsiz eser, burada ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Dünya çapında ödüllere layık görülen bu müzede, birçok heykelin yanı sıra Polyskena Lahdi gibi dikkat çekici bir eserler de bulunmaktadır. Müze, gözünüzden kaçmaması gereken, küçük ama çok önemli bir esere daha ev sahipliği yapıyor: Luvi Mührü. Bu küçük bronz mühür, Troya'da bulunan ve tarihi Tunç Çağı'na kadar uzanan en eski yazılı belgedir. Yukarıda bahsettiğimiz, Troya Savaşı’nı anlatıyor olma ihtimali bulunan tablet de müzede yer alıyor. Bu tablet, Troya Savaşı'nın kesin kanıtı olmasa da ona işaret eden önemli ve tarihi bir kanıt olarak görülmeye devam ediyor. Troya Müzesi hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Troya’yla ilgili anlatacaklarımız bitmeden, size ufak bir tavsiye daha. Eğer antik kenti ziyaret ederseniz, mutlaka girişinde bulunan Troya Atı önünde bir fotoğraf çektirin! Tahmin edeceğiniz üzere, bu eser gerçek Truva Atı olmasa da 1975 yılında Türk bir sanatçı tarafından yapılan değerli bir Truva Atı replikasıdır. Biz atı aslında hiç görmedik ve sadece Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarından biliyoruz. Bu at efsanesi insanlık tarihinde o kadar önemli bir yere sahip ki destanları okumayan, filmleri izlemeyen kişiler bile Troya Savaşı’nda kullanılan bu taktiği mutlaka biliyordur. Efsaneye göre, 10 yıllık kuşatmaya direnen Troya kentine girmek için askerler böyle bir atın içine gizlenmişti. Bugün önünde harika bir hatıra fotoğrafı çekebilirsiniz!