Kütahya’da Mutlaka Görmeniz Gereken 7 Yer

12/24/23

5 Minute

Kütahya’da Mutlaka Görmeniz Gereken 7 Yer

 

“Ateşte açan çiçekler”iyle, yani çinileriyle meşhur olan ve UNESCO tarafından zanaat ve halk sanatları alanında yaratıcı şehirler arasında gösterilen Kütahya, tarihi ve kültürel değerleriyle Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biridir. Kütahya, tarihi ve kültürel değerlerinin yanında yemyeşil yaylaları, hem yer altı hem de yer üstü suları ve termal kaynakları sayesinde ziyaretçilere eşsiz doğal güzellikler de sunar. Bu yazımızda, her açıdan tazeleyici bir gezi planlamak isteyenlerin rotasına eklemesi gereken Kütahya’da görülmeye değer 7 yeri sizlerle paylaşacağız.    

 

Aizanoi Örenyeri

Antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitislerin ana yerleşimi olan Aizanoi Antik Kenti, çok iyi korunmuş bir Zeus Tapınağı’na ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeker. Antik tiyatrosu ve stadyumu da görülmeye değer yapılar arasında yer alan kentte Meter Steunene Kutsal Mekanı, Sütunlu Cadde, tek kemerli bir su bendi ve su yolları ile anıtsal kapılar görülebilecek diğer kalıntılar arasındadır. Antik çağda tavan fiyatların belirlendiği bir pazar olan Borsa Yapısı ise iktisat tarihinde önemli bir yer tutar. Efes, Bergama ve Side gibi antik kentlerin çağdaşı olan Aizanoi Ören Yeri, Kütahya gezinizde kaçırmak istemeyeceğiniz bir deneyim sunuyor.

 

Kossuth Evi Müzesi

1850 yılındaki Macaristan özgürlük savaşının önderlerinden Avukat Lajos Kossuth’un ailesiyle birlikte misafir edildiği 18. yüzyıldan kalma bu Türk evi, dönemin ve ev sahipliği yaptığı bu önemli tarihi ismin yaşantısını yansıtan bir müze olarak ziyarete açılmıştır. Müzede Kossuth’un kişisel eşyalarının yanı sıra klasik Kütahya evlerinde rastlanan gündelik hayat objeleri de sergilenmektedir. Tarihsel bir kişiliği tanıtmanın dışında ülkemizin konukseverliğini de yansıtan müze, Kütahya’nın görülmeye değer mekanları arasında yer alır.

 

Vakıf Çamlığı Tabiat Koruma Alanı

Bölgeye özgü karaçam çeşitliliğiyle birlikte ardıç, saçlı meşe, titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçlarının gölgesindeki zengin bir ekosisteme ev sahipliği yapan Vakıf Çamlığı, Kütahya gezilerinde bol oksijenli bir mola vermeye çok uygun bir yerdir. Kütahya’nın tarihi ve kültürel değerleri arasında yaptığınız yolculuğu doğanın içindeki bir patikadan geçerek sürdürmek istiyorsanız, Vakıf Çamlığı Tabiat Koruma Alanı sizleri bekliyor.    

 

Kütahya Müzesi

14. yüzyıldan kalma bir medrese binasında bulunan Kütahya Müzesi’nde Paleolitik Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne uzanan bir kronolojik kesitteki eserler sergilenir. Geç Miyosen Dönem’e ait fosillerin yanı sıra, çeşitli tarih öncesi dönemlere ait çanak çömlek örnekleri, Frig ve Akhaemenid eserleri ile Roma İmparatorluğu döneminden kalma oyuncaklar da müzede görebileceğiniz kalıntılar arasındadır. Müzedeki en dikkat çekici eserlerden biri ise Aizonai Örenyeri’nde bulunan ve MS 160’a tarihlenen Amazon Lahdi’dir.  

 

Kütahya Çini Müzesi

Yüzyıllardan beri halkının ürettiği çinilerle ünlü olan Kütahya’nın “ateşte açan çiçekleri”nden en nadide örnekleri görebileceğiniz müze, 14. yüzyıl sonunda Germiyan Beyi II. Yakup’un yaptırdığı külliyenin imaret bölümünde yer alır. Yapının içinde tümüyle mermerden yapılmış bir şadırvan bulunması nedeniyle halk arasında Gökşadırvan olarak da bilinen bu müzede, UNESCO tarafından zanaat ve halk sanatları açısından yaratıcı şehirler arasında sıralanan Kütahya’da yüzyıllar boyunca üretilmiş çini örneklerini görebilirsiniz.

Kütahya Kalesi 

MS 8. yüzyılda Bizans İmparatorluğu döneminde yalçın bir kayalığın üzerine inşa edilmiş olan Kütahya Kalesi şehir merkezine 3 kilometre uzaklıktadır. Selçuklu Devleti, Germiyanoğulları Beyliği ile Osmanlı Devleti tarafından da kullanılan ve bu dönemlerde onarımlar geçiren kale, koruyup kolladığı bölgede geçip giden yüzlerce yılın tanığıdır. Surları içinde çeşitli dönemlerden kalma tarihi yapıları da barındıran kalede doğayla iç içe bir Kütahya manzarası sizleri bekliyor.

 

Frigya Vadileri

Bir bölümü Kütahya sınırları içinde yer alan ve antik adı Phrygia Epiktetus (Küçük Frigya) olan bu dağlık yerleşim, eski bir yanardağ olan Türkmen Dağı’nın tüfleriyle oluşmuş kolay işlenebilir kayaçlardan yararlanılarak inşa edilmiş yapılar barındırır. Ana tanrıça Kibele’ye adanmış açık hava tapınakları, sunaklar, kaya mezarları, savunma ve barınma amaçlı birçok yapıyı görebileceğiniz bölgede Roma ile Bizans dönemlerinden kalmış ve bezemeleriyle dikkat çeken kilise ve şapellerin yanı sıra kayaya oyulmuş Deliktaş ve Penteser gibi kaleler de bulunur.

Menu
English
Login