8/4/23
5 Minute
Türkiye toprakları, bulunduğu stratejik konum ve barındırdığı kıymetli doğal kaynaklar ile birçok medeniyete ev sahipliği yapıyor. Bu medeniyetlerin geride bıraktığı mirasın şaşkınlık verici boyutlarda tarihi ve kültürel bir zenginlik kazandırdığı Türkiye, insanlığın ortak mirasının dünya üzerinde eşi benzeri bulunmayan kimi görkemli örneklerini de sınırlarında barındırıyor. UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde de kendine yer bulan bu anıtsal eserleri Turkish Museums bloglarında birlikte incelemeye devam ediyoruz.
Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Doğu Toros sıradağlarının yüksek zirvelerinden biri olan Nemrut’ta bulunan, MÖ 163 ile MS 72 yılları arasında bölgede hüküm sürmüş Kommagene Krallığı’na ait kalıntılar, dünya üzerindeki en görkemli anıtsal varlıklar arasında yer alıyor. Kültürel etkileşimin en girift örneklerinin ortaya çıktığı Helenistik Dönem’e ait olan bu kalıntılar, yalnızca abidevi duruşuyla değil iki büyük kültürün birbiriyle iç içe geçtiği bu dönemin niteliklerini göstermesi bakımından da öne çıkıyor.
Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına olan minnettarlığını gösterecek biçimde inşa ettirdiği mezarı, Helenistik Dönem’in en iddialı mimari projelerinden biridir. Nemrut Dağı’nda görebileceğiniz, kimileri oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmış; bazılarında, ağırlığı dokuz tona ulaşan taş blokların kullanıldığı heykel ve stellerin, dönemine göre çok ileri bir teknoloji kullanılarak yapıldığı düşünülmektedir. Antiochos’a ait anıt mezar olduğu bilinen 145 m çapında ve 50 m yüksekliğindeki tümülüsün etrafında uzanan antik tören yolları ve doğu, batı, kuzey yönlerinde bulunan teraslar biçiminde tasarlanmış kutsal alan; ziyaretçilerini iki binyıl öncesinin tanrısallık tahayyülü ile baş başa bırakır.
Nemrut Dağı’nda, tümülüsün etrafındaki doğu ve batı teraslarında yer alan ve üzerinde bulunan yazıtlarla dönemin tanrılarını temsil ettikleri düşünülen kireç taşından beş devasa heykelin baş kısımları bulunmaktadır. İki yanına, koruyucu figürler olarak aslan ve kartal biçiminde heykellerin eklenmiş olduğu bu tanrı başları, Nemrut Dağı’nın büyüleyici ve ikonik manzarasını oluşturur.
Alanda, önlerinde birer sunak bulunan kaideler üzerine yapılmış kabartmalar biçiminde, iki sıra kum taşı stel de yer almaktadır. Bu steller sırasının biri, Antiochos’un baba tarafından gelen Pers atalarına, diğeri ise anne tarafından gelen Makedon atalarına aittir. Doğu terasında kare biçiminde bir sunak platformu bulunan alanın batı terasında ise Nemrut Dağı’nın neden iki binyıl öncesinin tanrısallık tahayyülünü temsil ettiğini ve neden burayı ziyaret edenlerin Antik Çağ’ın tanrılarıyla baş başa kalmış gibi hissettiğini oldukça iyi açıklayan bir stel bulunur. Stelde, Kral Antiochos bir tanrıyla tokalaşmaktadır.
Nemrut Dağı’ndaki mezar kompleksi, günümüzden iki binyıl öncesinin olanaklarıyla inşa edilmiş olmasıyla hayranlık uyandıran görkemli mimarisi ve Doğu Toroslar’ın benzersiz doğal manzarasının yanında, Geç Helenistik Dönem ile birlikte karakterize olan oldukça ilgi çekici kültürel sentezleri içinde barındırmasıyla da öne çıkar. Nemrut Dağı’nda adeta kendi kutsal dünyalarında ziyaret ediyormuş gibi hissedeceğiniz tanrılar; Zeus ve Orosmasdes (Pers tanrısı Ahuramazda) ya da Herakles ve Artagnes’in (Pers tanrısı Verathragna) bir sentezi niteliğindedir. Ayrıca, Kral Antiochos’un soyunu Büyük İskender tarafından temsil eden annesi Laodike ve Darius’un soyundan gelen babası Mithridates ile Doğu’nun ve Batı’nın gücünü sentezleyerek ikisinden de bağımsız bir uygarlık oluşturan efsanevi bir hanedana da işaret etmektedir.
Günümüzden binlerce yıl önce Doğu’nun ve Batı’nın kucaklaştığı bir kültürün görkemli izlerini taşıyan Nemrut, güneşin doğuşu ve batışının dünya üzerindeki en çarpıcı görünümlerinden birini yakalamak isteyen ziyaretçilerini bekliyor. İki güçlü medeniyetin ve panteonun buluştuğu Nemrut Dağı’nda; antik dünyanın gizemli tanrılarıyla karşılaşacak, benzersiz kültürleriyle onların katına yaklaşmaya çalışan bir kralın tutkusunu ruhunuzda hissedeceksiniz.
Nemrut Dağı’nı görmek için gittiğiniz Adıyaman’da ziyaret edebileceğiniz diğer tarihi ve kültürel değerler hakkında bilgi almak istiyorsanız, “Adıyaman’da Görmeniz Gereken 5 Yer” başlıklı Turkish Museums blog yazımıza göz atmayı düşünebilirsiniz.