Türkiye'nin UNESCO Alanları: Aşka ve Sanata Adanmış Bir Şehir Afrodisias

18.08.2020

8 Dakika

Türkiye, insanlık tarihini şekillendiren birçok önemli alana ev sahipliği yapmaktadır. Bu alanların 20’den fazlası UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde, 70’ten fazlası ise yine UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer almaktadır. “Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamak amacıyla” UNESCO’nun oluşturduğu Dünya Mirası Listesi’ne Türkiye’den kabul edilmiş varlıkların kendilerine özgü hikayelerini aktarmayı amaçladığımız blog serimize, Aydın’daki Afrodisias'la başlıyoruz.

Afrodisias’ın keşif hikâyesinin başrolünde, dünyaca ünlü foto muhabiri Ara Güler yer alır. İkonik fotoğrafçılığıyla bir neslin ruhunu yakalayan Ara Güler, dünyayı gezerek Winston Churchill, Alfred Hitchcock, Salvador Dali ve Picasso gibi etkili figürleri fotoğraflamıştır.

Fotoğraf: Ara Güler

Aydın'da bir görev sırasında kaybolan Ara Güler, Geyre civarında paha biçilemez Roma kalıntılarıyla iç içe yaşayan köylülere rastlayınca çok şaşırır. Güler’in 1958'de burada çektiği fotoğraflar, kayıp Afrodisias Antik Kenti'nin keşfedilmesini sağlar. Bölgede yaşayanların halihazırda bildiği antik kent, bu fotoğraflar sayesinde ulusal ve uluslararası düzeyde ilgi toplar ve gerçekleştirilen kazılarda, çok sayıda çarpıcı yapıya sahip, iyi korunmuş bir örenyeri ortaya çıkar.

Aşka Adanmış Bir Şehir

Adını klasik mitolojideki güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit'ten alan antik kent, Afrodit Tapınağı ve tapınakta sergilenen çarpıcı tanrıça heykeliyle biliniyordu. Afrodit'in bu versiyonu, klasik mitolojinin aşk tanrıçası ile arkaik Anadolu bereket tanrıçasının bir harmanıydı. Afrodisias Afrodit’inin bu eşsiz kült görüntüsünün Akdeniz'in başka yerlerinde bulunması, bu tapınağın bölgesel önemine işaret etmektedir. Afrodit Tapınağı MÖ 3. yüzyılda inşa edilmiş ve her zaman halkın kalbi ve ruhu olmuştur. MS 500 yıllarında kiliseye çevrilen tapınak MS 1200 yılında Selçukluların bölgeyi fethine kadar bu amaçla da kullanılmıştır.

Antik Çağın Mermer Başkenti

Afrodisias antik çağda uzman heykeltıraşları, kaliteli mermer heykelleri ve (kazılarda da ortaya çıkarılan) önemli bir heykel atölyesiyle oldukça ünlü bir kentti. Şehrin yakınındaki mermer ocakları, Afrodisias'ın önde gelen bir sanat merkezine dönüşmesinde önemli bir etkendi.

Afrodisiaslı heykeltıraşlar özellikle geç antik çağda (MÖ 4-6. yy) Roma İmparatorluğu'nun nüfuzlu isimlerinin mermer büst ve heykellerinin yapımında rağbet görmüşlerdi. Ürünleri dönemin en iyi mermer eserleri olarak kabul görüp, Roma, Konstantinopolis, Sardes, Laodikeia ve Stratonikeia gibi büyük şehirlerde sergilenmişti. Afrodisiaslı heykeltıraşların günümüze kalan eserlerinin başlıcalarına Tivoli, İtalya’daki Hadrianus Villası’nda rastlanabilir. Anadolu sınırlarında kalan heykel ve kabartmalı lahit gibi eserler ise Karacasu, Geyre’deki örenyerinin girişinde bulunan Afrodisias Müzesi'nde sergilenmektedir ve bu olağanüstü mermer işçiliği, antik kentin mimarisinde de görülmektedir.

Sayısız Keşif Fırsatı

Afrodisias, ziyaretçilere keşfedebilecekleri çok sayıda yapı sunar. Elbette bunların başında, şehre adını veren Aphrodite’ye adanmış tapınak gelir. Toplumun kalbini oluşturan Aphrodite Kutsal Alanı’ndan günümüze kalanlar, aslında Geç Antik Çağ’da dönüştürüldüğü kilise yapısına aittir. Hem tapınak hem de kilise, planları ayrıntılı olarak ayrı ayrı anlaşılabilen muhteşem anıtlardır. Üstelik bu dönüşüm mimari açıdan da eşsiz bir girişimdir çünkü tapınak tam anlamıyla ters yüz edilmiş, içi dışına çıkarılmıştır. Aphrodite Kutsal Alanı’nın girişinde bulunan anıtsal sütunlu Tetrapylon da ince işçilik ürünü kabartmalarıyla ziyaretçilerin ilk anda büyüleyen kalıntılar arasındadır.

Örenyerinin en önemli yapılarından biri de, antik dünyanın günümüze dek en iyi korunmuş stadyumudur. Stadyumun 30.000 seyirci kapasiteli, antik kentin nüfusunun ise yaklaşık 10.000 olduğu düşünüldüğünde, stadyumun büyüklüğü açıklık kazanır. 270 metre uzunluğundaki stadyum aynı zamanda dünyanın en büyük stadyumlarından da biridir.

Stadyum, elips oluşturan iki kıvrımlı uca sahip olduğundan mimari formuyla dikkat çeker. Bu biçim, özellikle de izleyicilerin birbirlerinin görüşünü engellemeden arenanın geri kalanını kolaylıkla görebilmeleri açısından önemlidir. Stadyum; gladyatör dövüşlerinin yanı sıra ayak yarışları, uzun atlama, disk ve cirit atma, güreş gibi geleneksel atletik yarışlara ev sahipliği yapmıştır. Koltuklara oyulmuş yazıtlar ise izleyiciler hakkında ipuçları barındırmaktadır ve esnaf ile zanaatkar loncalarının yanında, dönemin nüfuzlu isimleri için ayrılmış yerler dikkat çeker.

Afrodisias arkeolojik alanında keşfedilen diğer yapılardan bazıları şunlardır: Agora Kapısı, Atriumlu Ev, Bazilika, Gaudin Gymnasium’u, Gaudin Çeşmesi, Hadrian Hamamı, tiyatro, evler, kent parkı taş ocakları ve heykel ocakları. Tüm bu yapılar, eserler ve daha fazlası Afrodisias Örenyeri ve Müzesi’nde unutulmaz bir tarih deneyimi sunmak üzere Aydın’da sizi bekliyor. Ziyaretinizden önce bu yapılarla ilgili daha detaylı bilgi edinmek için “Mermerde Ölümsüzleşen Güzellik: Afrodisias” yazımızı da okuyabilirsiniz.

Menu
English
Giriş