7/2/21
5 Minute
Tıp, yüzyıllar boyunca insanlık için en hayati mesleklerden biri olmuştur. Tıpkı bugün olduğu gibi antik dünyada da hekimler, toplumların önemli bir parçasıydı. Peki, geçmişte insanlar yaralanmaları ve hastalıkları nasıl tedavi ediyorlardı? Tıp Tarihi video serimiz ile Anadolu'nun antik toplumlarının insan sağlığına nasıl yaklaştığını araştırıyoruz.
Bergama Antik Kenti birçok arkeolojik yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Bölgenin en bilinen antik şifa komplekslerinden birine sahip olması, bu antik şehrin tıp tarihinde önemli bir yere sahip olmasını sağlamıştır.
Yüzyıllar boyunca insanlar, şifalı bitkilerden müziğe, birçok farklı ögeyi içeren terapi çeşitlerinin bulunduğu Bergama’da rahatsızlıkları için tedavi aradılar. Gelin bu tarihi kesiti birlikte inceleyelim:
2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Bergama Örenyeri, İzmir sınırları içerisinde bulunuyor. Bergama, Helenistik Dönem’de Attalid Hanedanlığı’nın başkenti olarak kuruldu. Avrupa ile Ortadoğu arasındaki kesişim noktasında yer alması nedeniyle, önemli bir kültürel, bilimsel ve politik merkez haline geldi. MÖ 133 yılında, kentin Roma İmparatorluğu’na geçmesinden sonra Bergama, Asya Eyaleti'nin başkenti oldu. Bizans Dönemi’nde Anadolu’nun yedi kilisesinden birine ev sahipliği yaparak önemini sürdürdü. Daha sonra kent Osmanlı Devleti topraklarına dahil oldu ve Türk dönemi başladı. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan kent, bugün Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı yapılarını içinde bulundurarak ziyaretçilerini büyülüyor.
Bergama, şehircilik ve mimari alanlarında oldukça gelişmiş teknikler kullanılarak inşa edilmiş, dik bir tepede teraslar oluşturularak yerleşim alanına dönüştürülmüştür. Bergama’nın şehir planı aşağı ve yukarı kent olarak ikiye ayrılır. Aşağı kentte, Hera ve Demeter kutsal alanları, gymnasium, aşağı agora, evler ve daha pek çok sosyal yapı bulunur. Yukarı kent, bir başka adı ile Akropol ise kraliyet ailesi ve kentin önde gelen kişilerinin yaşadığı ve kutsal alanların bulunduğu bölgedir. Akropol’de öne çıkan yapılardan biri, Roma Dönemi’nde beyaz mermer kullanılarak inşa edilmiş olan görkemli Trajan Tapınağı’dır. Kentte bulunan ve antik dünyanın en dik seyir yerine sahip olan tiyatro ise muhteşem manzarası ile kesinlikle görülmeye değer bir başka mimari yapıdır.
Bergama’yı eşsiz kılan bir diğer özelliği ise kütüphanesidir. Bu kütüphane, 200.000 parşömen ile inanılmaz bir koleksiyona sahipti ve MÖ 41 yılında Marcus Antonius bütün bu koleksiyonu Kleopatra’ya hediye etti. Bergama’da görülmesi gereken bir başka yapı ise Kızılavlu’dur (Kızıl Bazilika). Bu anıtsal yapı MS 2. yüzyılda Mısır tanrıları için yapıldı. Daha sonra Hristiyanlığın yayılmasıyla, tapınak kiliseye dönüştürüldü ve bu kilise Anadolu’daki ilk yedi kiliseden biri haline geldi. Bugün Bergama’dan çıkarılan eserlerin bir kısmını Bergama Müzesi’nde görebilirsiniz.
Kuruluşundan itibaren bilim, kültür ve sanat alanında sayısız gelişmeye ev sahipliği yapan Bergama, Anadolu’da gelişen tıp biliminin de öncü merkezlerinden biriydi. Bergama’nın bir tıp merkezi olarak bilinmesinin en önemli nedeni Asklepion’dur. Asklepion, sağlık tanrısı Asklepios adına kurulmuş bir tedavi merkezi ve kutsal alandır. Bergama Örenyeri’nden sonra, hemen yakınında bulunan Asklepion’u da mutlaka ziyaret etmelisiniz.